Bülten Yazımız
İSAR Sosyal Bilim Konuşmaları serisinin ikinci konuğu “Sosyal Bilimlerde Evrensellik Sorunu” isimli semineri ile Lütfi Sunar oldu.
Lütfi Sunar, konuşmasına Ortaçağ bilim anlayışı ile modern bilim anlayışının kısa bir mukayesesi ile giriş yaptı. Ortaçağ bilim anlayışı, genel hatlarıyla, evrenin kurallarını belirleyen yaratıcının oluşturduğu sistemi anlama düşüncesine dayanıyordu. Modern dönemde ise bu durum büyük bir kırılmaya uğramış ve evren, anlaşılıp açıklanabilen ve kontrol edilebilen bir nesne olarak ele alınmaya başlanmıştı. Doğanın ve evrenin bilinmezlikten çıkarak kontrol edilebilir ve kesinliğe sahip bir bütün halinde algılanması ile birlikte modern bilim kendisine evrensel bir konum edinmiştir. Bu evrenselliğin sosyal bilimlerdeki yansımaları ise, sosyoloji özelinde, bütün toplumların belirli kurallar çerçevesinde anlaşılabilir, açıklanabilir ve yönetilebilir olmaları düşüncesi ile neticelenmiştir.
Bu anlayışa eleştiri olarak ileri sürülen ve sosyal olguların fizikî dünyaya özgü kural ve açıklamalarla denk tutulamayacağı kanaati ile sosyal olanın ve insanî eylemlerin ardındaki amaçların gerçek manada bilinemeyeceği, şayet bilinse bile açıklanamayacağı düşüncesi, devam eden süreç içerisinde kültürel rölativizm düşüncesi ile sosyal bilimler içerisinde ciddi bir taraf durumuna gelmiştir. Post-modern dönemde ortaya çıkan bu eleştirilerin pozitivizmden, materyalizmden çok çekmiş müslüman öznelere de çok cazip gelen bir düşünce oluşturduğunu ifade eden Sunar, 80 ve 90’lı yıllarda dindar akademisyenler tarafından üretilen “bilim/ilim” ayrımı ile müslüman toplumları açıklayacak olan sistemin sosyal bilimler değil, İslamî ilimler olabileceği söylemlerinin de bu doğrultuda ortaya atılmış savunular olduğunu belirtti.
Bu noktadan sonra sosyal olguların birbirinden ne kadar kopuk olduğu konusu üzerinde durarak konuşmasını şekillendiren Sunar, toplumların oluşmasının temelinde insandaki maddi / manevi fayda arayışının yer aldığını kabul ettiğimizde devlet ve hukuk gibi olgular ile dil ve iletişimin gelişimi gibi düzenli oluşumların her toplumda ortaya çıkışının da açıklanabilir bir hal alacağını belirtti.
Sosyal bilimlerin asıl amacının farklı sosyal olgular arasındaki ortak özellikleri anlamak olduğunu ve toplumların tarihî seyri içerisinde birbirleriyle ortak temeller bulundurması gerketiği vurgulayan Sunar, bu ortak faktörlerin bizler tarafından ne kadar bilinebileceği konusununsa başka bir tartışma konusu olabileceğini ifade etti. Pozitivizm eleştirisinin savurduğu karşı kutbun bizim için olumlu bir şekilde neticelenmediğini ve pozitivist ya da rölativist anlayışların her birinin tamamen kabulünün belli sıkıntıları beraberinde getireceğini ifade eden Lütfi Sunar, her iki tarafa da yaklaşırken koşulsuz kabullerin maliyetinin göz önünde bulundurulması gerektiğinin altını çizerek konuşmasını sonlandırdı.