Bülten Yazımız
İSAR ailesi olarak 21 Eylül 2016’da vakfın dördüncü mezunlarını vermesinin sevincini yaşadık. Mezuniyet programına başta Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Başkan Yardımcısı Hasan Kamil Yılmaz, İSAR Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Hayreddin Karaman, İSAR Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Raşit Küçük, maddi manevi desteklerini eksik etmeyen İSAR Mütevelli Heyeti Üyesi Abdullah Tivnikli, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Ekrem Keleş, İSAR Vakfı Genel Koordinetörü Prof. Dr. Recep Şentürk’ün yanı sıra pek çok kıymetli hocamız, değerli misafirler ve İSAR öğrencileri katıldı.
Program yemek ikramının ardından Kur’an tilavetiyle başladı. İSAR Vakfı’yla ilgili kısa bir sinevizyon gösterisinin ardından ilk konuşmayı 2016 mezunları adına Ömer Said Güler yaptı. Konuşmasında yaşadığımız asrın hem geçmiş birikimi kapsayan hem de çağdaş işleyişi kavramış beyinleri bekleyen bir asır olduğunu; bu talebin uzun süredir dillendirildiğini, ancak bir süre sonra gerçekleştirilemeyecek bir hayal muamelesi gördüğünü dile getirdi. İSAR Vakfı’nın bu hayalin hayata geçirilmesi hususunda önemli bir eşik olduğunu belirterek eğitimli insan yetiştirmenin zaman alacağını, bu noktada aceleci değil, sabırlı davranılması gerektiğini hatırlattı. İlahî bir ihsan olarak gördüklerini belirttiği bu program kapsamında mezuniyetten sonra da ilim yolcuğunu sürdürmeye devam edeceklerini ifade etti.
Mezunlar adına yapılan bu açılış konuşmasının ardından İSAR Genel Koordinatörü Prof. Dr. Recep Şentürk gelen misafirlere bir sunum yaptı ve bu sunumunda İSAR’ın üzerine kurulduğu temel değerler olan “İlim Takva ve Beyan” konusuna değindi; İSAR Vakfı’nda ne yapıldığını, niçin yapıldığını anlattı. Sunum içerisinde 2008 yılında hayata geçmiş olan İSAR’ın kısa tarihinden, eğitim ve araştıma faaliyetlerinden, öğrenci ve mezunlarından bahsetti. Bunun yanında İSAR’da verilen dersler ve ders içerikleri, yapılan atölye çalışmaları, okuma grupları, düzenlenen çalıştay ve sempozyumlar, yeni hayata geçirilen İSAR Yayınevi, kurum dahilinde verilen dil eğitimlerinden de ayrıntılı olarak söz eden Şentürk, toplamda 55 öğrencinin mezun olduğunu, bunların 16’sının yurtdışında görev aldığını, 13’ününse Türkiye’de araştırma ve öğretim görevlisi olduğunu belirtti. Son olarak İSAR’ın hedefinin İslam’ı yeniden bir medeniyet olarak ihya etmek olduğunun altını çizdi.
Ardından İSAR Vakfı Mütevellisi Abdullah Tivnikli, İSAR talebelerini, adanmış bir gençlik olarak gördüğünü, medeniyetimizin 14 asır boyunca çeşitli vakıflar, medreseler kurduğunu ve ideal insan yetiştirdiğini, ama bazı zamanlarda ideal insan sayısında azalma yaşandığını ve menfaatçiliğin arttığını, ilim ruhunun ortadan kalktığını dile getirdi ve yaşadığımız çağın belki de en zorlu dönemlerden biri olduğunu dile getirerek tarihte daha önce lokal savrulmalar yaşadığımızı, ancak şu an bütün ümmetin bir savrulma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. Bütün bu olumsuz şartlara rağmen yapmamız gereken şeyin canımız, malımız ve ilmimizle Allah yolunda mücadele etmek olduğunu söyledi ve hakim milletlerle mahkum milletler arasındaki farkın kaliteli insan yetiştirmek ve fikir üreterek bu fikirleri hayata geçirmek olduğunu ifade etti. Ve son olarak İSAR Vakfı’nın misyonunun kaliteli insan yetiştirmek olduğunu ve yetişmiş bir insanın her şeyi değiştirebileceğine inandığını belirtti.
İSAR Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Hayrettin Karaman da yaptığı konuşmasında kul olabilmenin en önemli şartlarının bilmek, yapmak ve birlikte yapmak olduğunu belirtti. Ehl-i Sünnet perspektifine göre Allah’ın yarattıklarının hayal değil hakiki varlık olduğunu ve bu varlıkları bilmenin mümkün olduğunu hatırlattı. Bilmek ve yapmanın şeriatla başlayacağını, tarikat, hakikat ve marifetle devam edeceğini ve yine şeriatla tamamlanacağını dile getirdi. ‘”Bu iki şeriat arasındaki fark birisi pek künhüne dalınamamış biraz belki sûrette kalmış şeriat ama sonuncusu hakikatine ve künhüne de erilmiş yani zahiriyle batınıyla bir bütün halinde ki şeriattır” dedi. Bazılarının İslam ve Kur’an bugüne kadar anlaşılmadı söyleminin yanlış olduğunu, kıbleyi şaşırmadan ilerlemek gerektiğini, bunun yolunun ise bütünüyle Ehl-i Sünnet ulemasının dini anlamada uyguladıkları usûlden vazgeçmemek olduğunu belirtti. Kul olabilmenin ikinci şartı olan yapmak hususunda ise eğer maksadımız kulluksa mevcut bilgileri
mizin fazlasıyla yeterli olduğunu, bilme eksikliğimizin olmadığını amel ve ihlas eksikliğimizin olduğunu dile getirdi. Son olarak birlikte yapmakla ilgili olarak da yaptıklarımızı önce en yakınımızdan başlayarak tüm ümmeti kapsayacak şekilde genişletip onlarla birlikte yapmak ve bunun yanında müslümanlar dışındaki insanlara da davet vazifemizi yapmamız gerektiğini belirtti. Ve son cümlelerinde İSAR teşebbüsünün amacının insanlığın tek kurtuluş reçetesi olan İslam dinini doğru olarak öğrenmek, öğrendikten sonra kul olmak için çaba göstermek ve sonra da Allah Resulü’nün bize yüklediği vazifeyi birlikte yapmak olduğunu dile getirdi.
Son konuşmacımız olan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de sözlerine ‘”Bizi var eden , bize bilmediğimizi öğreten, bize kalemle yazmayı öğreten, beyanı öğreten, yüce Rabbimize sonsuz hamd u senalar olsun. Bize dinar ve dirhem degil ilmi miras bırakan, Rasul’i ekrem (sav)e ve bütün peygamberlere salat ve selam olsun” diyerek başladı ve konuşmasının devamında şimdinin Çankırı’sı, eskiden Kastamonu’nun Kengri kasabasında yer alan bir camide gördüğü hat yazısındaki şu ibareleri bizlere aktardı: “Kalbin semasına doğan ilk ışık hikmet yıldızıdır. Sonra ilim ayıdır. Sonra marifet güneşidir. Hikmet yıldızının ışığında eşyanın hakikati müşahede edilir. İlim ayının ışığında mana âlemi müşahede edilir. Marifet güneşinin ışığında da Hazreti Mevlâ müşahede edilir.” Bu ibarelerden hareketle bizim medeniyetimizin ilim, hikmet ve marifet medeniyeti olduğunu dile getirdi. Bununla birlikte Prof. Görmez, yanında getirdiği icazetnamelerle ilmin hocadan alınmasıyla makbul olacağını, yaşadığımız çağda ise sanal âlemden ilim alınmaya çalışıldığını, bununsa çeşitli sıkıntılara neden olabileceğini belirtti. İlim kelimesinde zaman içerisinde kırılmalar yaşandığını, maalesef bir dönemden sonra ilim denilince akla yalnızca tefsir, hadis, fıkıh gibi ilimlerin gelip matematik, kimya, biyoloji gibi müspet ilimlerin unutulduğunu, bunları unutmanın da Allah’ın tekvinî âyetlerini unutmak olduğunu belirtti. Daha sonra da ahlâk ve ilmin bir arada olması gerektiğine, medreselerle tekkelerin birlikte düşünülmesi gerektiğine işaret etti. Görmez yine konuşmasında bugün İslâm’ın karşı karşıya kaldığı problemlerden birinin de Batı-İslam ikileminde İslam’ın yerini “teşeyyu”un almaya çalıştığını, Şia-Ehl-i Sünnet ikileminde ise Sünnet’in yerini “tesellüf”ün doldurmaya çalıştığını belirterek bunlarla mücadele etmek için Ehl-i Sünnet’in özellikle de Ehl-i Rey Mektebinin yeniden ihya edilmesi gerektiğini dile getirdi. Konuşmasının sonunda bizi kuşatan beş illetten kurtulmamız gerektiğinden bahsetti. Bunları; inanç esaslarında cedel, fıkhı zahirden ibarek görmek, ibadeti şekle indirgemek, İslam davetini kaba bir çağrıya dönüştürmek ve önceliklerimizi bırakıp basit ve gereksiz konularla uğraşmak şeklinde sıraladı.
Yapılan konuşmaların ardından bu seneki İSAR mezunları olan şu arkadaşlara sırasıyla mezuniyet belgesi verildi: Abdullah Rıdvan Gökbel, Abdurrahman Şişman, Ahmet Enes Elhan, Mansur Özgül, Muhammed Ali Büyüksoylu, Mustafa Taha Koçyiğit, Osman Doğan, Ömer Said Güler, Şaban Ağlar, Taha Emre, Ufuk Öztürk.
Mezuniyet programımız, İSAR Musikî Atölyesi Koordinatörü Mehmet Öncel ve oluşturduğu musikî heyetinin icra ettiği konser ve ardından Hüsnü Geçer hocanın yaptığı dua ile çekilen toplu fotoğrafın ardından sona erdi.
Mezuniyet Programını izlemek için tıklayınız