İSAR Konferansları: İran Medyasında Halep

17 December 2016
16:38

Bülten Yazımız

19 Aralık 2016 tarihinde İSAR’da Ser­han Afacan tarafından “İran Medya­sında Halep” başlıklı bir konferansı gerçekleştirildi.

Aktüel niteliği bulunan bu konferans, İran ve Rusya tarafından desteklenen Esad rejiminin 2016’nın son günlerin­de Halep’te ilan ettiği “zafer” ve bunun medyadaki akislerinin doğurduğu soru işaretlerini tahlil etme çabasının bir ürünüydü.

Türk medyasında önceden beri Ha­lep’e yapılan menfur saldırılara kar­şı ciddi bir tepki söz konusuydu. Öte yandan bu saldırıların faillerinden biri olan İran’da, medyanın Halep olayla­rına nasıl yer verdiği meselesiyse Türk tarafı açısından müphem bir çerçeveyi yansıtıyordu.

Konferans öncelikle İran’da medya ve devlet arasındaki ilişki düzeyini kısaca ele alarak başladı. Görünen kadarıyla İran’da özgür ve tarafsız bir basından bahsedilemediğini ifade eden Afacan, devletin basın üzerinde mutlak bir kontrolü olduğunu belirtti. Basının İran’daki işlevinin, İran devlet politi­kalarının halka meşrulaştırılarak anla­tılmasından ibaret olduğu yönündeki kanaatlerini dinleyenlerle paylaşan Afacan, aynı zamanda ülkenin mez­hebi olan Şiilik propagandasını yapan basının Halep meselesini de bu bakış  açısıyla ele almakta olduğunu ifade etti.

Konuşmasının ikinci kısmında görsel sunumlar eşliğinde İran’daki belli başlı gazetelerin manşetleri üzerinden Halep olaylarının İran medyasında nasıl yer bulduğuna ilişkin analizlerde bulunan Afacan, ilgili manşetlerde vurgu yapı­lan bazı hususlara değindi. İlk olarak medyada Halep’teki sivil katliamların­dan hiçbir şekilde bahsedilmediğini dile getiren Afacan, yapılan operasyonların sivilleri hedef almadığının açıklanmaya çalışıldığını belirtti. İran medyası aynı zamanda sürekli olarak DAEŞ terör ör­gütünün Şiilere yönelik katliamlarını da sansürsüz olarak göstermekteydi. Bu sebeple, basının Halep’i sanki DAEŞ ben­zeri bir terör örgütünden kurtarmışçasına haber yaptıkları görülmektedir.

Örneğin medyada sürekli olarak Ha­lep’in bazı kesimlerinde yapılan kutla­malar yer almıştı. Nitekim manşetlerde “Halep Özgürleştirildi!” gibi ifadelerin kullanıldığını fark ediyoruz. İkinci kı­sımda ise sürekli olarak muhaliflerin “tekfirci teröristler” olarak anıldığını görüyoruz. Bu şekilde tüm muhalif un­surları tek bir kefeye koyarak yaptıkları meşrulaştırma çabası dikkat çekiyor.

Son olarak bazı manşetlerin dolaylı olarak Türkiye’ye yönelik olduğu da dikkatlerden kaçmıyor. Bilindiği üzere, Türkiye’nin tutumu Suriye’deki ılım­lı muhalifleri desteklemek üzerineydi. Buna Halep’teki muhalifleri destekle­mek de dahildi. Nitekim Türkiye her zaman İran, Rusya ve Esad’ın Halep’te yaptığı katliamları kınamıştı. İran med­yası ise Halep’i ele geçirmelerinin ardın­dan “Tekfirci teröristler ve destekçileri­nin keyfi kaçtı” gibi ifadeler kullanmak suretiyle bu durumun vurgulanması ise bir başka nokta olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda Türkiye’nin mu­haliflere verdiği desteğe karşı Halep’in rejimin kontrolüne girmesinin dolaylı yoldan Türkiye’ye karşı kazanılmış bir zafer olarak gösterilmesi de süreç bo­yunca İran siyasetinin kendi basın ka­nalları aracılığıyla okunduğu kritik bir tavrın ifadesi olarak değerlendirildi.

Sonuç olarak İran medyasının Halep’e tarafsız olmak şöyle dursun, İran dev­letinin bölgedeki eylemlerini meşrulaş­tırma çabası dışında bir haber yapma­dığı, yapılan operasyonların tek taraflı bir şekilde ele alındığı ve tüm muhalif­lerin aynı kefeye konarak İran strateji­sinin radikal unsurlara karşı meşru bir mücadele olarak sunulmaya çalışıldığı şeklinde bir çerçeve ile karşı karşıya olunduğu gibi noktalar daha belirgin vurgularla gözlemlenmiş oldu.