Sosyal Bilimlerde Evrensellik Sorunu – Lütfi Sunar

13 June 2017
10:18

Bülten Yazımız

İSAR Sosyal Bilim Konuşmaları seri­sinin ikinci konuğu “Sosyal Bilimlerde Evrensellik Sorunu” isimli semineri ile Lütfi Sunar oldu.

Lütfi Sunar, konuşmasına Ortaçağ bi­lim anlayışı ile modern bilim anlayışı­nın kısa bir mukayesesi ile giriş yaptı. Ortaçağ bilim anlayışı, genel hatlarıyla, evrenin kurallarını belirleyen yaratıcı­nın oluşturduğu sistemi anlama düşün­cesine dayanıyordu. Modern dönemde ise bu durum büyük bir kırılmaya uğ­ramış ve evren, anlaşılıp açıklanabilen ve kontrol edilebilen bir nesne olarak ele alınmaya başlanmıştı. Doğanın ve evrenin bilinmezlikten çıkarak kontrol edilebilir ve kesinliğe sahip bir bütün halinde algılanması ile birlikte modern bilim kendisine evrensel bir konum edinmiştir. Bu evrenselliğin sosyal bi­limlerdeki yansımaları ise, sosyoloji özelinde, bütün toplumların belirli ku­rallar çerçevesinde anlaşılabilir, açıkla­nabilir ve yönetilebilir olmaları düşün­cesi ile neticelenmiştir.

Bu anlayışa eleştiri olarak ileri sürülen ve sosyal olguların fizikî dünyaya özgü kural ve açıklamalarla denk tutulama­yacağı kanaati ile sosyal olanın ve in­sanî eylemlerin ardındaki amaçların  gerçek manada bilinemeyeceği, şayet bilinse bile açıklanamayacağı düşünce­si, devam eden süreç içerisinde kültürel rölativizm düşüncesi ile sosyal bilimler içerisinde ciddi bir taraf durumuna gel­miştir. Post-modern dönemde ortaya çıkan bu eleştirilerin pozitivizmden, materyalizmden çok çekmiş müslüman öznelere de çok cazip gelen bir düşün­ce oluşturduğunu ifade eden Sunar, 80 ve 90’lı yıllarda dindar akademisyenler tarafından üretilen “bilim/ilim” ayrımı ile müslüman toplumları açıklayacak olan sistemin sosyal bilimler değil, İs­lamî ilimler olabileceği söylemlerinin de bu doğrultuda ortaya atılmış savu­nular olduğunu belirtti.

Bu noktadan sonra sosyal olguların birbirinden ne kadar kopuk olduğu konusu üzerinde durarak konuşmasını şekillendiren Sunar, toplumların oluş­masının temelinde insandaki maddi / manevi fayda arayışının yer aldığını kabul ettiğimizde devlet ve hukuk gibi olgular ile dil ve iletişimin gelişimi gibi düzenli oluşumların her toplumda or­taya çıkışının da açıklanabilir bir hal alacağını belirtti.

Sosyal bilimlerin asıl amacının farklı sosyal olgular arasındaki ortak özellik­leri anlamak olduğunu ve toplumların tarihî seyri içerisinde birbirleriyle ortak temeller bulundurması gerketiği vurgu­layan Sunar, bu ortak faktörlerin bizler tarafından ne kadar bilinebileceği ko­nusununsa başka bir tartışma konusu olabileceğini ifade etti. Pozitivizm eleş­tirisinin savurduğu karşı kutbun bizim için olumlu bir şekilde neticelenmediği­ni ve pozitivist ya da rölativist anlayış­ların her birinin tamamen kabulünün belli sıkıntıları beraberinde getireceğini ifade eden Lütfi Sunar, her iki tarafa da yaklaşırken koşulsuz kabullerin mali­yetinin göz önünde bulundurulması gerektiğinin altını çizerek konuşmasını sonlandırdı.