Bülten Yazımız
İSAR Tıp ve Ahlak Çalışma Grubu’nun düzenlediği Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Çalıştayı 7 Ekim 2017 tarihinde İSAR Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp konusunun her yönüyle ele alınmaya çalışıldığı ve bu alanda ileride yapılacak çalışmalar için ciddi bir başlangıç noktası oluşturacak programa dinleyenlerin ilgi ve katılımının yüksek olduğu gözlendi.
İSAR Genel Koordinatörü Mürteza Bedir ve İSAR Tıp ve Ahlak Çalışma Grubu değerli üyelerinden Hakan Ertin’in selamlama konuşmaları ile başlayan çalıştay, Kevin Smith’in “Yarardan Çok Zarar mı? Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Etiği” başlıklı açılış konferansı ile devam etti. Tebliğinde, öne sürülen bir tedavi yönteminin hastalar üzerinde uygulanabilmesi için birtakım şartların gerekli olduğu üzerinde duran Smith, alternatif tıbbın bu şartları yerine getirmediğini ifade etti. Hastaların tedavi süreçleri hakkında yeterince bilgilendirilmediğini ve bu durumun iddia edildiği gibi düşük bir risk olmadığının dile getirildiği açılış konferansında, alternatif tıp uygulayıcılarının samimi davranışlar sergileyerek mağduriyet perdesi altında kendilerine meşruiyet kazanma çabası içerisinde oldukları belirtildi. Tıbbın tek kaynağının bilim olduğunu belirten Smith, alternatif tıbbın bilime uygun olmadığını ifade etti. İyi bilimin değişken olduğunu, alternatif tıbbın ise öne sürülen delillere karşı hiçbir değişiklik arz etmediğini dile getiren Kevin Smith’in keskin vurgular içeren açılış konuşmasının ardından “Kanıta Dayalı Tıp Bilgisinin Mahiyeti” adlı ilk oturum, Prof. Dr. Handan Ankaralı’nın moderatörlüğünde başladı. İlk konuşma “Kanıta dayalı Tıp Nedir?” başlığı ile Prof. Dr. Recep Öztürk’ündü. Tebliğinde, yazılan makalelerin sadece %1’inin yetkin birer çalışma olduğunu ve eleştirel makale okumanın tıp doktorları tarafından çok az yapıldığını ifade etti. Kanıta dayalı tıp uygulanmazsa yerini güç ve zarafete dayalı tıbbın alacağını söyleyerek kanıta dayalı tıbbın önemini belirtti. Oturumun ikinci konferansı ise Reiner Bromer’in “Kanıta Dayalı Tıp Bilgisinin Bilim ve Felsefe Açısından Değerlendirilmesi” adlı sunumuyla gerçekleştirildi. Oturumun üçüncü konferansı ise Prof. Dr. Esra Küpeli Akkol’un “Alternatif Tıp Uygulamalarının Farmakolojik Açıdan Değerlendirilmesi” başlıklı konuşması ile gerçekleşti. Bitkilerden elde edilen ilaçların son zamanlarda halk arasında hızlıca yayıldığını söyleyen Akkol, bu ilaçların bazılarının standardize edilmediğinin ve bunlar için sağlık bakanlığından herhangi bir onay almadığını belirtti. Kendimizin yapması gereken işlerin başkalarına bırakılmaması gerektiği vurgulandı. İlacın güvenilirlik çalışmalarında deney hayvanlarının önemini belirten Akkol, hayvan deneylerinin kanıta dayalı tıbbın ilk basamağı olduğunu söyledi.
Çalıştayın ikinci oturumu “Geleneksel Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamalarına Bakış” başlığı altında Seyit Ankaralı’nın moderatörlüğünde gerçekleştirildi. İlk tebliğ “Ülkemizde Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Uygulamaları” başlığı altında Suat Arslan tarafından sunuldu. Konuşmasına tıbb-ı Nebevî’nin önemini vurgulayarak başlayan Arslan, modern tıbbın akut hastalıklara karşı iyi olmasına rağmen kronik hastalıklar karşısında başarısız olduğunu söyledi. Bunun sebebini ise kronik hastalıkların otoimmün zeminde geliştiğini ve bunu tedavi için verilen ilaçların vücudun yine tanımadığı söyleyerek açıkladı. Alternatif tıp yöntemleriyle insan otoimmünitesinin geliştiğini ve bu sayede kişilerin hastalıktan kurtulduğunu iddia etti. Oturumun ikinci tebliği “Modern Tıbbın Alternatif İhtiyacı” başlığı altında Doç. Dr. Cüneyt Kucur tarafından sunuldu. Tebliğinde alternatif tıbbın bazı alan larda faydalı sonuçlar vermiş olduğunun kanıtlandığını söyleyen Kucur, bu tedavi yöntemlerinin kaliteli eğitim almış kişilerce uygulanmasının hiçbir sıkıntı doğurmadığını ve bunun dünya sağlık örgütü tarafından desteklendiğini belirtti. Bu iki tıp eğitiminin beraber verilmeye ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Oturumun üçüncü tebliği “Ülkemizde Alternatif Tıp Uygulamalarına Dair Yönetmelikler” başlığı altında gerçekleştirildi. Tebliğde sağlık bakanlığının alternatif tıp nerede ve hangi endikasyonlar altında uygulanabileceği konusundaki yönetmeliklerden bahsedildi. Uzun yıllardır tabip olmayanlar tarafından yapılan uygulamaları tabiplerin yapmaya başlamasıyla hataların önemli derecede azaldığını belirtti. Oturumun son tebliği Prof. Dr. Ahmet Gül tarafından “Yerleşik Tıp Açısından Alternatif Tıbba Bakış” adı altında gerçekleşti. Alternatif tamamlayıcı tıp var mıdır sorusuyla konuşmasına başlayan Gül, kimyanın ve fiziğin alternatifi olmadığını, tıbbın da aynı şekilde tek olduğunu sadece ilaçların alternatifi olabileceğini dile getirdi. Var olan alternatif tamamlayıcı isimlendirilmesinin yanlış olduğunu ifade etti. Şu an alternatif tıp olarak adlandırdığımız yöntemlerin kendi zamanlarının tıbbı olduğunu belirten Gül, tıbbın eski bilgilerinden hâlâ istifade edildiğini söyledi. Hekimin elinde tedavi çeşitlerinin tümünü detaylarıyla beraber bilmesi gerektiğini, eğer tedavi seçeneklerinin efektifliği eşitse diğer tedavi seçeneklerinin de önerilebileceğini belirtti.
İki oturumun ardından Doç. Dr. Hakan Ertin’in moderatörlüğünde icra edilen kapanış panelinde çalıştayın genel değerlendirilmesi yapılıp oturumlardan elde edilen bilgiler tekrar gözden geçirildi. Bu kapanış oturumu ile çalıştay son buldu.
Tanıtım Metni
Tarih boyunca insanlar varlıklarını tehdit eden hastalıklar karşısında birtakım önleyici ve iyileştirici tıbbi uygulamalar peşinde olmuştur. Hastalıklardan kurtulmak için Tanrılara
sunulan kurbanlar, çeşitli tapınaklarda tedavi amaçlı yapılan ayin ve büyüler, bitkisel droglardan yapılan ilaçlar, hastalıkların nedeninin anlaşılması için geliştirilen teoriler ve
bilimsel devrimlerle eş zamanlı ortaya çıkan modern tıp uygulamaları insanoğlunun hastalıklar karşısındaki çaresizliğini ve bu çaresizliği yenmek için sergilemiş olduğu arayışları bize göstermektedir. insanlık tarihi ile yaşıt olan bu arayış ve çaresizlikler, aynı zamanda insanları her dönemin bilimsel/ortodoks tıp uygulamalarına karşı birtakım ‘alternatif’ arayışlara ve uygulamalara da sevk etmiştir. Her dönemin bilimsel/ortodoks tıp anlayışına karşı geliştirilen bu alternatif uygulamalar kimi zaman büyücüler ve din adamları eliyle olduğu gibi kimi zaman da şarlatanlar eliyle gerçekleşmiştir.
Günümüzde modern tıbbın yanlışları, hastalara değer vermeyen yaklaşımları, hastaların birer müşteri olarak görülmesi ve bunun sonucunda da hastalıkların ticarileşmesi kendisi hakkında şüpheler doğurmuş ve alternatif tıp uygulamaları bu durumdan da yararlanarak giderek popülerleşmiştir. Zira ülkemizde de olduğu gibi dünyanın birçok bölgesinde ‘şifa’ etiketiyle alternatif veya tamamlayıcı tıp adı altında birçok uygulamaya rastlamaktayız. Medyanın da etkisiyle giderek popülerleşen bu uygulamaların bir kısmının ülkemizde Sağlık Bakanlığı tarafından yakın bir zamanda tanınmış olması, çeşitli üniversitelerde geleneksel ve alternatif tıp uygulama ve araştırma merkezlerinin kurulması, birtakım ürün ve uygulamalara dini bir boyut katılması konuyu çok daha hassas ve önemli bir hale getirmiştir. Bu durumun beraberinde getirdiği kültürel, sosyal, dini, hukuki, etik, ekonomik ve politik sorular önyargılardan uzak bir analizle cevaplanmayı beklemektedir. Çalıştayımız, geleneksel, tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamalarını tarafsız bir bakış açısıyla ele almayı ve toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren böyle bir konuya ışık tutmayı hedeflemektedir. Uygulamaların tarihi arkaplanını, teorik ve pratik yönlerini, disiplinlerarası bir yaklaşımla ve eleştirel bakış açısıyla tartışacak olan bu çalıştay, sorularına cevap arayan ve çözüme katkıda bulunmak isteyen herkese açıktır.
Program İçin Tıklayınız