Tasavvufun Menşeine Dair Tartışmalar: Oryantalist Çalışmalar Üzerine Bir Değerlendirme
İSAR Tasavvuf Atölyesi dahilinde yürütülen faaliyetlerden Teşekkül Konuşmaları’nın ikincisi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Felsefesi Anabilim Dalı’nda çalışmalarını sürdüren Hikmet Yaman tarafından gerçekleştirildi. Özbekler Tekkesi’nde yapılan sunumda, tasavvufun menşeine dair öne sürülen görüşler ele alındı ve öne sürülen argümanların güçlü ve zayıf yanlarına işaret edildi.
Tasavvufun kökenine ilişkin tartışmalar sadece modern dönemin konusu olmayıp bu alana dair ilk eserleri telif eden müelliflerin de gündemini teşkil etmiştir. Bu anlamda tasavvufun kelimesinin hem iştikakı hem de sûfî topluluğunun sonradan ortaya çıkmadığını temellendirmeye dayanan apolojik karakterde eserler verilmiştir. Bununla birlikte oryantalistlerin tasavvuf alanına ilgilerinin akabinde, bu araştırmacıların tasavvufun orijinine ilişkin farklı iddialar ortaya koydukları Yaman tarafından belirtilmiştir. Ancak bu türden iddiaların yine meşhur oryantalistlerden Louis Massignon ve Reynold Nicholson tarafından yapılan çalışmalarla cevaplandığı; bu ilim adamlarının çalışmalarında tasavvufun İslamî kökenli olduğunu ve asıl karakterinin Kur’an ve sünnete dayandığını geniş bir çerçevede ele aldıkları ifade edilmiştir. Konuşmacı, Massignon ve Nicholson tarafından yapılan bu araştırmalardan sonra Batı akedemiyasında bu tartışmaların artık kesildiğini ve bu türden konuların tekrar gündeme getirilmediğini vurgulamıştır. Ancak bu konunun farklı sebeplerle Türkiye’deki akademik camialarda hala aktif bir şekilde yer bulduğuna değinmiştir.
Konunun Türkiye’de hala canlılığını koruması sebebiyle kendinden önceki yapılan çalışmaları da kapsayacak şekilde bir makale kaleme alan Yaman, bu makalede tasavvufun menşeine dair onun dış kaynaklı olduğunu öne süren görüşlere yer verip bu görüşlerin zayıf yönlerine temas etmiştir. Bu çalışmasından hareketle konuşmasında da öne sürülen argümanların neler olduğuna değinmiş ve bunlara karşı geliştirilen cevapları da dinleyicilerle paylaşmıştır. Reynold Nicholson’un konuyla ilgili tasnifinin geliştirildiği makaleden hareketle sunumda öncelikle Sâmi ırkına mensup Arapların yüksek bir tefekkür ortaya koyamacakları, bu sebeple tasavvufun menşeinin Ârî ırka mensup İranlılar olduğu şeklinde öne sürülen tez eleştirilmiştir. Yaman’a göre o dönem İranının kozmopolit yapısı dikkate alınmadan öne sürülen bu görüş, İran coğrafyasının bütünüyle Ârî ırkın hakimiyetinde olduğu gibi tarihsel gerçekliklerle bağdaşmayan görüşlere dayanmaktadır. Aynı şekilde Hint etkisi ile Yahudi ve Hıristiyanlığın tasavvufun oluşumunda etkili olduğu şeklindeki görüşler de Araplardan mistik bir düşüncenin doğmasının imkansızlığı üzerine inşa edilmeye çalışılmaktadır. Tasavvuf ile bu gelenekler arasındaki sûrî benzerliklere dayanan bu görüşlerin hiçbirinin tarihsel açıdan temellendirilmeden yüzeysel yakıştırmalara dayandığı konuşmacı tarafından dile getirilmiştir. Bu görüşlerin süpekülatif olması sebebiyle bunlara karşı tepkilerin yine oryantalistler tarafından verildiği belirtilerek, tarihsel açıdan da tasavvufa dair eleştirel tutum sergileyen klasik dönem müelliflerinin tasavvufun menşeinin dış kaynaklı olduğunu hiçbir zaman öne sürmedikleri vurgulanmıştır. Bu anlamda İbn Haldun gibi sûfîliği maruf olmayan müelliflerin Hz. Peygamber’in hayatında zühd ve tasavvufi hayatın temel unsurlarının bulunduğunu kabul etmelerine atıf yapılmıştır.
Sonuç itibariyle konuşmacı, tasavvufun erken dönem kaynaklarından itibaren bu alana ait eserlerin ve sûfî sözlerinin, yoğun bir biçimde Kur’an ve sünnete referanslarda bulunan bir muhtevaya sahip olduklarını; modern dönemlere gelinceye kadar sûfilere muhalif çevrelerin dahi tasavvufun dış kaynaklı olduğuna dair eleştirel yaklaşım geliştirmemelerini ileri sürerek oryantalist söylemlerin mesnetsiz olduğunu dile getirmiştir. Konuşma dinleyicilerin soru ve katkıları ile sona ermiştir.