Bülten Yazımız
İSAR İhtisas ve Uluslararası Yaz Yoğun Programı çerçevesinde ağustos ayı içerisinde Georgetown Üniversitesi’nden Jonathan Brown “Can You be a Principled Muslim in Liberal Academia” (Liberal Akademide İlkeli bir Müslüman Olabilir misiniz?) isimli seminerde kendi tecrübelerinden hareketle liberal akademi içerisindeki sınırlılıklar ve imkanları tartıştı. Akademi içerisindeki mevcut liberal dogmayı eleştirdiği konuşmasında Brown, bir Müslüman akademisyenin sahip olduğu imkan ve avantajları anlatarak kapsamlı bir resim çizdi.
Brown, seminerin başlığındaki soruyu üç bölümde cevapladı. İlk bölümde kendi tecrübesinden hareketle Müslüman olmasının kendisine nasıl bir avantaj sağladığını anlatan Brown, üniversite yıllarında İslam’ı kabul ettiğinde ulema ve hadislere karşı oldukça eleştirel olduğunu ancak zaman içerisinde İslami ilimleri tahsil ederken ulemanın kıymetini anladığını belirtti. Ulemanın İslami ilimler hususundaki derinliğini görmenin kendisini ekstra gayrete getirdiğini belirten Brown, İslam hakkında daha fazla öğrenme arzusunun kendisini kısa süre içerisinde doktoradaki arkadaşlarının önüne taşıdığını dile getirdi. Brown’a göre Müslüman olmayan akademisyenler araştırdıkları mevzularla günün belirli bir kısmında profesyonel olarak ilgilenirken, bir Müslüman gününün tamamını bu konuları öğrenmekle geçirebilir. Müslüman olmak bir akademisyen için mesuliyet olarak görülebilir, ancak tam da buradan hareketle esasında bir kazançtır. Zira Müslüman bir akademisyen emsallerinin aksine özellikle İslami ilimleri öğrenmek için ekstra arzu, motivasyon ve takip edebileceği bir çok rol modele sahiptir.
Brown, konuşmasının ikinci bölümünü tarih okuması üzerinden Batılı akademisyenlerin önyargılarına ayırdı. Hicrî 200 yılından itibaren İslami ilimler çalışmalarının rivayetten öte kitaplara dayanmasından ötürü Müslüman ve gayrimüslim akademisyenler aynı kaynaklardan hareketle İslam’ı incelemektedir. Bu yüzden benzer metotlar kullanıldığı takdirde elde edilen bulguların da aynı olması beklenir. Ancak özellikle Batılı akademisyenlerin önyargılarından ötürü pek çok hususta farklı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevede Brown, İslam’ı ve İslam tarihini İslam düşüncesinin teorik ve entelektüel mukaddimeleri çerçevesinde öğrenen Müslüman bir akademisyenin Batılı akademisyenlerin önyargılarından arınabileceğini belirtti.
Brown’a göre Batılı akademisyenler ana akım İslam’ı kötü gösteren veya İslam ile ilgili olumlu bir veriyi eleştiren bir rivayet bulduklarında önyargılarından dolayı bunu doğru kabul etmektedirler. Zira İslam araştırmalarına daima şüpheci bakıp, kimsenin dünyayı kendilerinden iyi anlayamayacağını düşünürler. Her ne kadar olgulara şüpheci bir şekilde yaklaşmak olumlu olsa da Batılı akademisyenler önyargılarının kendilerini kontrol etmesine izin verir ve İslami kaynaklardan gelen rivayetlerin doğru olabileceği ihtimalini göz ardı ederler. Bunun sonucunda da kimi zaman takip ettikleri eleştirel rivayetler onları orijinal argümandan çok daha zorlama sonuçlara götürür.
Konuşmanın üçüncü ve son bölümünde ise Brown, liberal akademinin tüm olumsuz yönlerine rağmen Müslüman bir akademisyene nasıl alanlar açtığını anlattı. Brown’a göre günümüzde Amerikan üniversite ortamı liberal, seküler ve dine karşı düşmanca bir tavır içerisindedir. Ancak diğer liberal ortamlarla karşılaştırıldığında, üniversite ortamı eleştirel olmanın en çok mümkün olduğu ortamdır. Zira akademi, halen daha yerleşik dogmaların sorgulanabildiği yegane yerdir. Örneğin eşcinsellik gibi medya ve siyaset tarzı liberal çevrelerde genetik olarak kabul edildiği için sorgulanamaz görülen bir mevzu, akademi içerisinde bir sosyal inşa olarak görülür ve sorgulanması mümkündür. Aynı zamanda modern liberal düşüncenin en kuvvetli eleştirileri de yine aynı akademi ortamından gelmektedir. Akademinin temel ortak yöntemi olan akıl ve tarihî kanıt yoluyla argümantasyon yapıldığı takdirde akademi içerisinde eleştiri ve yapıbozumu mümkündür.
Brown’ın akademinin Müslüman akademisyene yapıbozumu yoluyla dogmaları eleştirme imkanı sağlamasıyla ilgili önermesi özellikle soru-cevap bölümünde en çok tartışılan nokta oldu. Dinleyicilerden yapıbozum yöntemini daimi olarak kullanmanın bir Müslüman için ne kadar uygun olduğu, yapıbozum yapıldıktan sonra yerine yeni şeylerin inşa edilebilmesi imkanı ve eleştirinin sınırları ile ilgili sorular geldi. Bu sorulara yapıbozumunun mevcut hegemon düşünceyi yıkmaktaki önemini vurgulayarak cevap veren Brown, özellikle postmodern eğitim yönetiminin hakim olduğu liberal akademik sistem çerçevesinde yeni bir şeylerin inşa edilmesinin zorluğunu belirterek bu noktaları sistemin sınırlılıkları olarak değerlendirdi.