Osmanlı’da İlm-i Tasavvuf: Âlimler, Eserler ve Meseleler
İslâm kültür ve medeniyetine dair akademik çalışmalara hakim olan yerleşik anlayış, İslâm düşüncesinin ortaçağlardan itibaren üretkenliğini yitirdiği varsayımına dayanmaktadır. Bu bakış açısının bir neticesi olarak, ortaçağlardan modern dönemlere kadar süren Osmanlı devrinin İslâmî ilimler alanında en iyimser ifade ile durağan bir periyot olduğu kabulü yaygınlaşmıştı. Ancak son yıllarda yapılan revizyonist/eleştirel çalışmalar bu kabulleri sorgulamaya başlamıştır. Osmanlı dönemi İslâm bilgi ve kültür birikimi üretkenlik ve durağanlık gibi indirgemeci kavramsallaştırmaların ötesinde bu geleneği kendi bağlamından anlamaya dönük çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. İSAR, bu yaklaşımın bir uzantısı olmak üzere Osmanlı ilim geleneğini çok katmanlı bir anlayışla ele alarak onun hem İslâmî ilimler geleneğinde hem de dünya düşünce tarihi bağlamında yerini yeniden tanımlamayı hedefleyen ilmî toplantılar serisi tasarlamıştır. Serinin ilk iki sempozyumu, kelam ve fıkıh ilimlerine tahsis edilmişti. Serinin üçüncü toplantısı Osmanlı dönemi tasavvuf geleneğine odaklanacaktır.
Tasavvuf, Allah-insan ilişkisini içtenlik ve doğruluk açısından konu edinen, bunu yaparken ahlakı yeni baştan inşa ettiği gibi metafiziğin meselelerini de yeniden yorumlayan, dolayısıyla İslâmî ilimlerin oluşturduğu yekün içerisinde farklı bakış açılarına kaynaklık eden bir faaliyet sahasıdır. Tarikatların yaygınlaşmasıyla birlikte sosyal yapının ayrılmaz unsuru haline gelen tasavvuf, kendisine yönelen toplum kesimlerinin çok yönlü beklentilerini cevaplama refleksi geliştirmiş, böylelikle gündelik ilişkilerde olduğu kadar siyasî bağlantılarda da, dindarlık biçimlerinde olduğu kadar İslâm nazarî mirasına ait sorunlarda da etkinlik göstermiştir. Bütün kültürel tezahürlerde iz bırakan tasavvufî tecrübe, İslâmî ilimler tarihi açısından çeşitli evreleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yeniden okunmaya elverişli bir araştırma alanı olarak karşımızda durmaktadır. İslâmî ilimler tarihinin Osmanlı evresi ise teorik ve pratik yönleriyle tasavvufa özgü temel karakteristikleri çok yönlü olarak yansıtan bir tarihsel aralığa denk düşmektedir. Nitekim Osmanlı sûfîleri bir yandan yazdıkları eserlerle nazarî mirasın kavramsal dağarcığını canlı tutmuşlar, diğer yandan kurumsal kimliklerini tekkelerde bulan bir eğitim alanı oluşturarak tasavvufun insan hakkındaki perspektifine fiilen örneklik etmişlerdir. Bugünden bakıldığında gerek kavramsal uzanımları gerekse tarih içerisinde bulduğu uygulama alanlarıyla Osmanlı tasavvuf geleneğinin değerlendirilmesi, disiplinlerarası bir çabayı gerektirmektedir. Bu çaba tasavvuf çalışmalarına önemli katkılarda bulunmakla kalmayacak aynı zamanda tasavvufun yaygın bir etkiye sahip olduğu Osmanlı tarihini inceleyen araştırmacıların perspektifine de genişlik kazandıracaktır. Bu nedenle Osmanlı’da tasavvuf ilminin dini ve toplumsal boyutlarının kapsayıcı olarak incelenmesi ancak tarih, edebiyat, felsefe gibi farklı disiplinlerin ortak çabasıyla mümkün olacaktır. Tasavvuf tarihinin Osmanlı evresini konu alan ve mevcut literatüre yeni açılımlar kazandırmayı amaçlayan bu sempozyuma aşağıda belirtilen örnek başlıklar çerçevesinde özgün ve nitelikli bildiriler kabul edilecektir:
- Osmanlı dönemi tasavvuf tecrübesinin genel olarak tasavvuf tarihi ve düşüncesi içindeki yeri
- Osmanlı coğrafyasında tasavvufun teori ve pratiğine dönük metin ve ritüel düzeyindeki katkılar
- Şerhler, haşiyeler, risaleler ve Osmanlı Türkçesine yapılan klasik metin tercümeleri
- Tasavvuf düşüncesi ve kurumları etrafında cereyan eden temel polemikler: Vahdet-i vücud münakaşaları, sema-devran tartışmaları, ortodoksi-hetorodoksi ikilemi
- Sûfî zümreler ile diğer ilmî muhitler arasındaki ilişkiler
- Sûfî çevreler ve yönetici kesim arasındaki uyum ve gerilim
- Tasavvuf ve Osmanlı siyaset geleneği arasındaki etkileşim
- Diğer İslâmî ilimlere ait metinlerde (kelam, felsefe, fıkıh vd.) tasavvuf algısı
- Tasavvuf ilminin ve sufilerin Osmanlı toplumsal hayatındaki yeri
Sempozyumu müteakip sunulan tebliğler içinden yalnızca seçilecek olanlar ayrı bir eser olarak yayımlanacaktır.
İstanbul’da gerçekleştirilecek Sempozyum’un dili Türkçe, İngilizce ve Arapça’dır.
Bildiri özetleri en fazla 250 kelime olarak düzenlenmelidir.
Özetler -başvuranların iletişim bilgileri ve akademik CV’leri ile birlikte- symposium@isar.org.tr adresine gönderilecektir.
Sempozyum web sitesi için tıklayınız