Bülten Yazımız
İSAR İhtisas Seminerleri kapsamında başlayan “Sosyal Bilim Konuşmaları”nın üçüncü programı, 2 Mart 2017 tarihinde, İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi felsefe bölümü öğretim üyelerinden Tahsin Görgün’ün “Sosyal Bilimlerin Felsefî Temelleri” adlı semineriyle gerçekleştirildi. Görgün, sosyal bilimlerin konusu olan topluma ve toplumun da Batı medeniyeti ve İslam medeniyetinde nasıl bir yere oturduğuna dair kritik gördüğü bazı hususları ihtisas birimi öğrencileriyle paylaştı.
Konuşmasına sosyal bilimlerin Batıdaki menşeine dikkat çekerek başlayan Görgün, bu bölümde Hegel ve Mill gibi önemli filozofların topluma nasıl bir önem atfettiği üzerinde durdu; öncesinde kutsal kitaplarda aranan üst otoritenin topluma kanalize edilmesiyle sosyal bilimlerin modern dünyanın en önemli bilgileri arasında yer aldığına temas etti. Bunların ardından toplumun ulus ölçekli veya AB ve NATO gibi ulus-üstü ölçekteki yapılanmaların toplumlar üzerinde nasıl etki uyandırdığı noktası üzerinde durdu.
Konuşmanın devamında, yirminci yüzyılın başlarında coğrafyamızda yaşanan buhranlar için de toplumu merkeze alan çözüm önerilerinin getirilmeye başlandığını ifade eden Görgün, bu noktada Ziya Gökalp’in “İçtimaî Usûl-i Fıkh”ını örnek gösterdi. Var olan sorunların çözümünde artık nass yerine toplum merkezli bir çözümün sunulduğunu ortaya koydu. Muhakkak burada bir Batılılaşmadan bahsedilebileceği, ancak bu Batılılaşmanın bir ihanet olarak değil, aksine üzerine düşünülüp anlaşılması gereken bir husus olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Müslümanlık her ne kadar fert ve ferdin hukukuna vurguda bulunsa da İslam’ın aynı zamanda mahiyeti ile beraber toplum yaşayışını gerektirdiğini ifade eden Görgün, dini sağlıklı bir şekilde sürdürmenin yolunun cemaat ile yaşamaktan geçtiğini vurgulayarak sahabe icması, icma-i ümmet gibi kavramların ne kadar merkezde bulunduğu hususuna dikkat çekti.
Görgün, icmanın ikiye ayrıldığını birisinin sahabi icması diğeri ise karşılaşılan olaylara karşı ulaşılmış icmalar olduğunu belirtti. Bunlardan ilkinin tartışma dışı olup uymayanın bidate sapacağı, ikincisinde ise tartışma ile çağın mütevatirine ulaşılması gerektiğinin altını çizdi. “Bilmekle var olmanın aynı şey olduğu yer” diyerek tanımladığı mütevatirin keşfinin sosyal bilimlerin temel amacı olduğunu vurguladı. Burada ortaya çıkan materyal de fukaha tarafından bir veri olarak değerlendirilmelidir dedi.
Son olarak Türkiye’de sosyal bilimlere hatalı bir şekilde yaklaşıldığını vurgulayan Görgün, ister istemez modern Batı dünyasının bir yansıması olan dünyamızı anlamak için Batı’yı tanımamız ve aynı zamanda da kendi varoluş zeminimizi tanıyıp onu inkişaf ettirmemiz gerektiğine işaret ederek konuşmasını tamamladı.